Sovyet
zamanı adı ile Leningrad, Rusya’nın en güzel şehirlerinden biri. Biz de ailecek
eşimin üniversite konferansı nedeni ile gitme şansı bulduk. Bu yazımda sizlerle
hem yolculuğu hem de fotoğraflarımı paylaşacağım.
![]() |
Sovyetlik ne güzel şey |
![]() |
Dostoyevski'nin son romanını okudunuz mu? |
Öncelikle
Russiya Airlines ile uçtuk. THY’nin neredeyse üçte biri fiyatına geliyor. Direkt uçuş olarak da
bu ikisi dışında bir alternatifiniz yok. Oteller beyaz geceler dolayısı ile
zaten dolu iken bir de ekonomik forum varmış, o yüzden fiyatlar uçuktu.
Ben de ilk
defa uzun zamandır methini duyduğum airbnb yi kullanmayı tercih edeyim dedim.
Airbnb insanların boş evlerini ya da odalarını şehri ziyaret edeceklere sunmalarına
yarayan bir site. Tatile çıkarken de airbnb’nin sitesi üzerinden fiyatlara
bakmakta fayda var. Merkezi bir yerde ev rahatlığı ile kalmak mümkün. Özellikle
kalabalık bir aile için oldukça iyi bir seçenek. İlk defa kızımız ile bu kadar
uzak bir bölgeye tatile çıktık. Kendi odası olduğu için oldukça sevinçliydi.
Airbnb ile
Yulia’nın dairesinde konakladık. Fotoğraflardan da görüldüğü üzere oldukça şirin bir
daire. Merkeze özellikle de Nevsky’e yakın olması da büyük bir artı. Yulia sağ
olsun gidiş geliş yollarını da açıkladığı için zorluk çekmeden yeri bulduk.
![]() |
Yanlış yollara sapıp böyle güzellikler bulmak mümkün |
Şehirde toplu
taşıma olarak metro, otobüs, tramvay gibi seçenekleriniz var. Fiyatlar son
derece uygun yaklaşık 1 usd’ye binebiliyorsunuz. Ruble olarak 25 ruble otobüs,
28 ruble de metro biletleri. Otobüs biletlerini bindiğinizde alabiliyorsunuz.
Metro hattı
oldukça gelişmiş ve hızlı. Özellikle Hava alanına inişte şehre gitmek için
kullanmanız gerekecek. Ancak aklınızda olsun hava alanında direkt metro yok.
Önce otobüse binip oradan metroya geçmeniz gerekecek. hava alanı da gördüğüm en
ufak ve kötü hava alanlarından biri, ki bunu Diyarbakır hava alanını görmüş
biri olarak söylüyorum.
Ben Metro
ile şehri göremediğim için genelde otobüs kullanmayı tercih ederim. Ancak
latince alfabe kullanan tabela olmadığı için otobüs kullanımı biraz zor. Herhangi
bir hat haritası da bulamadım. Yulia sağ olsun kullanmamız gereken hatları
söylediği için fazla zorlanmadık.
Bu konuda bir
başka yardımcınız da akıllı bir telefonunuz varsa Google maps olacaktır. Gitmek
istediğiniz adresi girip toplu taşıma seçeneğini seçerseniz hat numaralarını
veriyor. Genelde bu sayede gezdiysek de bir seferinde yanlış bir hatta
binmemize neden oldu. Gerçi şehrin her bölgesi açık hava müzesi olduğu için çok
da fark etmedi bu durum.
Gezilip
görülmesi gereken çok sayıda yer var. Beyaz geceler sayesinde 24:00-01:00’a
kadar hava da kararmadığından bol bol zamanınız oluyor. Ancak gene de Saint
Petersburg üç dört günde bitebilecek gibi değil.
42 adacık
üzerine kurulmuş şehir bu nedenle “Kuzey’in Venedik’i” olarak da biliniyor. Rusya’nın
2. Avrupa’nın ise 4. büyük şehri. Büyüklük derken, şehirde gerçekten her şey
çok büyük. 200 yıl Rus Çarlığının başkenti olduğu düşünülünce büyüklük merakını
daha iyi anlayabilirsiniz. Meydanlar, parklar, yollar, yapılar akıl almaz
derecede büyük. Bir yan sokaktan dolaşalım da farklı bir yer görelim derken
şehrin apayrı bir yerine çıkmak zorunda kalabilirsiniz. O yüzden haritayı
elinizden düşürmeyin.
Ziyaret
edebildiğimiz yerleri kısaca tanıtmak gerekirse;
Nevsky
Caddesi:
Oldukça uzun
ve geniş bir cadde olan Nevsky şehrin 24 saat uyanık olan bölgelerinden. Alış
veriş, yemek ve eğlence için buradan yola çıkmanız lazım. Ayrıca bir çok tarihi
mekana da ev sahipliği yapıyor.
Hermitage
Müzesi\Kış Sarayı:
Dünyanın en
geniş koleksiyonuna sahip müzelerinden biri. 3000’den fazla esere ev sahipliği
yapıyor. Sırf burayı tam anlamı ile gezmek isterseniz 2-3 günü ayırmanız
gerekir. Meydanı da gördüğüm en geniş meydanlardan biri idi.
![]() |
Hermitage |
![]() |
Bütün yük hep erkeklerin sırtında |
Peter ve
Paul Kalesi:
Hermitage’ın
tam karşısındaki adacıkta bulunuyor. İçeriye giriş ücretsiz ama kiliseye girmek
için bilet almanız gerek. Çan kulesi ve kilise gerçekten etkileyici.
Church of
the Saviour on Spilled Blood
Şehirdeki
kiliselerden en görkemlisi. Moskova’daki soğan kubbeli kiliselere benzer bir mimarisi
var.
Saint Isaac
Katedrali
43 metre
yüksekliğindeki kulesine çıkıp panaromik olarak şehri seyretmenizi öneririm.
İçi de ayrıca müze olarak kullanılıyor.
![]() |
Bugün sana tepeden baktım ey aziz Aziz Petersburg |
Exchange
Building(Denizcilik Müzesi)
Eski borsa
olan müze şehrin Vasilievsky adasında bulunuyor. Bu ada daha çok üniversiteleri
ile bilinse de bu bina, önündeki
seyirlik alan ve park gayet güzel.
![]() |
Kızımı burada uyuttum ve fotoğraf çekmeye devam ettim. |
Gostiny Dvor
Şehrin en
eski alış veriş merkezi. Şimdilerde bir AVM görüntüsünde olsa da içinde her
şeyi bulmak mümkün. Dış mimari yapısı da oldukça ilgi çekici. Nevsky’nin tam
göbeğinde bulunuyor.
![]() |
Burası bir AVM |
Bu mekanlar
dışında daha pek çok görülmesi gereken yer var. Ancak daha fazla uzatmadan
burada bitireyim. Özellikle Peter ve Paul Kalesi’ne giderken metrodan çıkışta
sol tarafta bir Camii var. Gördüğüm en ilginç çini süslemelerini barındıran
Camiilerden biri. Ayyaş ve çapulcu Ruslar ayakkabı ile girip içeride bira
içmesin diye kapılar kapalıydı sanırım. Ama dışı bile insanı büyülemeye
yetiyor.
![]() |
Parklarda her köşede resim yapan insanlar görmek. İşte Sovyet ferahlığı!! |
Perşembe-Pazar
arası gezdiğimiz St. Petersburg’u kısaca tanıtmak istedim. Biz şehre doyamadık.
Tek bir ziyaretle bitirilemeyecek bir şehir. Umarım tekrar yolumuz düşer.
Fotoğrafların tamamına her zamanki gibi google+ 'dan ulaşabilirsiniz.