Geçen haftasonu, fotoğrafçı
arkadaşlarım Anıl Tamer Yılmaz ve Serhat Yılmaz ile 15-18 Eylül tarihleri arasında düzenlenen Pavli
panayırı için sabahtan yollara düştük. Geçen yıldan aşina
olduğumuz için bu sene biraz daha hazırlıklı idik ortama.
1910'dan beri aralıksız devam eden panayır en büyük panayırımız olma onurunu yaşıyor
Panayır için çevre yerleşimlerden gelen Pomak'lar 3 gün boyunca kamyonlarda kalıyor
Yol İstanbul'dan yaklaşık üç saat
sürüyor. Ana yoldan çıktıktan sonra Pehlivanköy tabelasını
takip ederek köye girip hemen tren istasyonunun yanına park
ediyorsunuz. Zaten arazi tamamen insan dolu, panayırı kaçırmanız imkansız.
Kırklareli'ne bağlı 2000 kişilik
bir köy olan Pehlivanköy yılın bu zamanı iğne atsan yere
düşmeyecek şekilde kalabalık. Kalabalığın büyük kısmını
festivale katılan Pomak göçmenleri oluştursa da son yıllarda
İstanbul'dan da sırf ortamı merak ettikleri için bir dolu yeri turist
geliyor.
Trakyagezi.com sitesinden panayırla ilgili yeterli bilgiyi alabilirsiniz. Ben kısaca gezip
gördüklerimi yazacağım. Ve tabi çektiğim fotoğraflardan
da bir kuple vereyim.
Cumartesi saat üç gibi festival
alanına vardık. Cumartesi gitmemizdeki sebep pazar günü festivale
İstanbul'dan çok sayıda tur düzenlenmesi(özellikle fotoğraf
turları) ve alanın fotoğrafçı kaynaması. Cumartesi de pek
farklı değil aslında, ama en azından nefes alacak yerimiz oluyor.
İlk anda geçen yılki gibi festival alanının en aşağısındaki
çadır restoranlara indik. Güneş çok tepede olduğu için bu
saatleri fotoğraf çekmek yerine köfte ekmek yiyerek, bira içerek
geçirmek daha mantıklı. Buralarda fiyatlar da oldukça makul. Kişi
başı 10TL'den fazla vermezsiniz.
Bu restoranların hemen arkasında
festival alanının dışına atları bırakıyorlar. Buraya göz
atmanızı öneririm. Çocuklar ve atlarla güzel kompozisyonlar
yakalanabilir, tabii biraz da şansınızın yardım etmesi lazım.
Buradan sonra araç parkından yukarı
çıkarken güzel fotoğraflar yakalanabilir. Bu bölgede
traktörlerinin gölgesinde uyuyan insanlar, etrafta oynayan çocuklar
var. Festivalin kalabalığı ve gürültüsünden uzak olması bir
artı.
Festival alanına geçtiğinizde ufak
bir lunapark görüyoruz. Gondol, çarpışan araba, balerin ve
salıncak var. Bence bir dönme dolap eksik bu bölümde. Dönme dolap
olmadığından da en yüksek yerden çekim yapmak için tek şansımız
salıncağa binmek oluyor, ama biraz hızlandıktan sonra pek bir şey
çekmek de mümkün değil. Geniş açı bir lensiniz varsa burada
kullanmanızı öneririm.
Günbatımında lunaparkın olduğu bu
alanda ters ışık çalışılabilir. Zaten günbatımına doğru
burası fotoğrafçı kaynıyor. Çeşitli paylaşım sitelerinden
tanıdığınız tüm fotoğrafçıları bulmanız mümkün. Bizim
gruba da buradan Lüleburgaz Fotoğraf Klübü'nün hocalarından
Murat Örnek katıldı. Kendisinden aldığım bilgi ile 1. Pavli
Fotomaraton'u diye bir organizasyon olduğunu öğrendim. Murat'ın gazı ile tren
yolunun diğer tarafından kaydımı yaptırdım.
Normalde para ile katılım yapılan yarışmalardan uzak dururum, ancak belediyeye katkı olur belki diyerek 10TL'lik bedeli ödeyip
bir numara aldım. Cumartesi akşam benim katılımımla 17 kişi idi
yarışmacı sayısı. Pazar üçe katlamıştır herhalde.
Pavli için lens önerilerine gelecek
olursak tabi elinizdeki lens en iyi lenstir diyerek bir kaç ipucu verebilirim. Ben daha çok 70-200'ümü
kullandım. Özellikle portre çekimlerinde çok işime yaradı.
Lunapark alanında ise 12-24'ü taktım. Geniş açı kalabalığı
ve panayır ruhunu vermek için kullanılabilir. Bir de günbatımına
doğru 50mm 1.4 ile portre çektim, düşük iso ile çalışmama
imkan verdi.
Biraz pazarı gezip gün battıktan
sonra Pavli'den ayrıldık. Geçen yıla göre sanki panayır
havasından çıkılmış gibi, daha endüstrileşmeye gidiliyor
sanırım. Mekanda TIR bile satılıyordu, o kadarını söyleyeyim. Bir de lunapark bölümünde oyun oynatanlara dikkat etmekte fayda var, para üstü alamıyorsanız
oynamayın! Biz langırtta öyle bir hata yaptık. Ama bu
dediklerim demek değil ki seneye tekrar gitmeyi düşünmüyorum.
Trakya'nın son büyük festivali olan Pavli her zaman biz fotoğrafçılar için cazibe
merkezi olacaktır.
Döndükten sonra foto maratona
yetiştirebilmek için o yorgunluğa rağmen fotoğrafları
Lightroom'a atıp gözden geçirdim. Burada elemeyi nasıl yaptığımı
anlatmam belki size yol gösterir. Öncelikle fotoğrafları p'ye
basarak flag'lıyorum. İlk elemeyi bu şekilde yapıp 15-20
fotoğrafa düşürüyorum elimdekileri. Sonra da tek tek bakarak
üzerlerinde oynamalar yapıyor ve beğendiklerime 1'den 5'e kadar
numara veriyorum. Son olarak 5 verdiklerimi export ederek arşivime
atıyorum.
Fotomaratona en fazla 5 fotoğrafla
katılınabiliyordu. Ben de seçtiklerim arasından fotoğrafları
yolladım. Aznavur Sanat'ın belediye ile beraber düzenlediği yarışmadan bir sergileme
kazandım. İlk üçü siteden görebilirsiniz. Takdir sizin. Başka bir yazıda görüşmek üzere bol fotoğraflı ve eğlenceli günler sayın okur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme